Ulaş

Sanırım 2005 yılıydı. Evet havalar da sıcaktı, mayıs ayıydı. O zaman okuldaki tiyatro çalışmalarına gidiyordum. Üniversitede ikinci öğretime gidiyordum. Okula başlayana kadar akşamları evden dışarı çıkmıyordum. Saat altı, akşam dışarda kalmak için son limitti. Okul başladıktan sonra uzunca bir süre eve tek başıma dönmeye alışamamıştım. Akşam sekiz dokuz bile bana çok geç geliyordu. Otobüs okulun içinden kalksa bile mahalleye geldiğimizde eve giden yolda tedirgin oluyordum. Bazı zamanlar koştuğumu hatırlıyorum.

O yıl ise daha rahattım ama gene de tedirgin oluyordum. Çok geç kalmamak için dokuz arabasına yetiştim. Dokuz buçukta indim otobüsten. Sokakta kimse yoktu. Çalıştırılmaya çalışılan bir araba sesi duydum. Tekrar tekrar deniyordu ama araba en son boğuldu. Ben de gayet hızlı devam ettim. Sonra arabadan biri indi ve rugan ayakkabının asfaltta çarpan sesiydi duyduğum. Hızlı hızlı yürümeye başladı.

 
“Takip ediliyorum sanırım” dedim ama eve çok yaklaşmıştım. Nedense yol ortasından değil daha kenarlardan yürümeye başladım. Gözükmeyeceğimi düşünüyordum herhalde. Sonra aramızdaki mesafe iyice azaldı. Beni takip ettiğinden bir şüphem yoktu. Ama eve bir kaç ev kalmıştı. Kapının önüne geldim. Deli gibi zili çaldım. Arkamı dönüp baktığımda, gayet rahat, elleri ceplerinde yaklaşıyordu. Sonra ben daha kapının önündeyken geldi ve arkamdan sarıldı. Ağzımı kapattı. Ağzımdan elini çekip bağırmaya başladım. Camdan kuzenim çıktı. Kuzenimi görünce koşmaya başladı. Sokağın başına kadar koştu ve köşede durdu. Bir an durup baktı, ben de ona baktım. Sonra kayboldu.

Evdekiler “noldu?” diye sorunca, cüzdanımı çalmaya çalıştı dedim. Hiç bir şey hissetmiyordum. Hiç de ağlamadım. Nasıl bu kadar rahat olduğunu düşünüyordum. Ellerinin ceplerinde oluşuna falan hayret ediyordum. Bir de en son dönüp baktığındaki yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Birini aramak istiyordum ama kimi arayacağımı da bilemedim. Bartın’da bir arkadaşım vardı, onu çok seviyordum. Onu aradım “böyle böyle oldu, çok korktum” dedim. Konuştuk biraz, sonra kapattık. O Eskişehir’deki arkadaşlarıma haber verdi. Sonra tiyatrodan birileri aradı. O günü öyle hiç bir şey hissetmeden sadece bir korkuyla geçirdim.

Ertesi günü arkadaşlarım geldiler. Baya da kalabalıktılar. Beraber çıktık sokağa. Onların yanında gayet huzurlu ve güvende hissediyordum kendimi. Sonra dönüşte de beraber döndük. Beni eve bıraktılar.

Yaklaşık üç ay eve tek başıma gidip gelemedim. Hep yanımda birileri vardı. En az iki kişi bana eşlik ediyordu. Zaman geçtikçe o yolu bir daha tek başıma yürüyemeyeceğimi ve bu işin nasıl olacağını düşünmeye başlamıştım. Ya eve giremeseydim, ya sesimi duymasalardı diye düşünüp düşünüp korkuyordum. Otobüslerde, sokaklarda herkesten şüphenir halde geziyordum. Herkes kötü olabilir, herkes saldırabilir gibi geliyordu. Sokağa girdiğim an ayakkabı sesini duyuyordum.

Hiç geçmeyecek sandığım bu korku bir zaman sonra eçti. Eve tek başıma gidip geliyordum artık. Düşünmemeye çalışıyordum. Ama ara sıra gene de duyuyordum o sesi.
 

Bu olay “taciz nedir, cinsel saldırılar nedir” diye daha yoğun düşünmemi ve araştırmamı sağlayan bir olaya dönüştü sonra. Anlayamadığım bir çok şeyi feminizm tartışmaları içinde anlamlandırdım ve düşündüm. Sadece benim başıma gelmediğini, bir çok kadının ve kadınsı bulunan kişilerin bu ve buna benzer şeylere maruz kaldığını öğrendim. Tanımadığım bir sürü kişiyle empati kurmamı sağladı.

Aradan yıllar geçmiş. Neredeyse on yıl sonra bunu yazabiliyorum. O dönem yanımda olan bir çok kadın arkadaşım sayesinde o sokakta yeniden yürüyebildiğimi biliyorum. Onlar olmasalar daha uzun sürecekti bundan da eminim.

Bu desteğe rağmen Eskişehir’e gittiğimde tekrar hatırlıyorum. O sese benzer bir ses duyduğumda da, nerede olursam olayım, durup nereden geldiğine bakıyorum. Birisi arkamdan koşuyorsa, durup yol veriyorum. Kendimce önlem alıyorum. Çok çabuk “takip mi acaba, noluyor” kafasına girebiliyorum.

Aradan geçen onca zamandan sonra dönüp baktığımda, böyle şeylerin izlerinin ne kadar etkili olduğunu düşünüyorum. Geçti evet, her şey gibi izini bırakarak geçti…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir